Seyit Onbaşı, seyit! Ülkem işgal altında!
Halkın Sesi’nde yeniden yazmaya geçen hafta başladım. Uzun bir süredir fiilen yazmıyordum ama sokakta her gördüğümden, tv’de her duyduğumdan etkilenip, yazmadan dursak da düşünmeden durmak mümkün değildi. 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Günü’nde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mehmet Akif'ten şiir okuyarak Çanakkale kahramanlarından Seyit Onbaşı örneğini verdiğinde de aklımdan aşağıdaki düşünceler geçmişti. Sizlerle paylaşmak istedim: Çocukluğumda, bizim köyde “seyit” kelimesi “koş” anlamında kullanılırdı. Nedendir bilmem; kentte bu kelimeyi hiç duymadım. Etrafımda, adı Seyit olan kimse de hiç olmadı. 2003 Yılında eşimle beraber kendi arabamızla Gelibolu Yarımadası’nı, Çanakkale Savaşının yaşandığı o geniş alanı gezmiştik. Köylü bir vatandaşın kendi olanakları ile oluşturduğu müzede, bir kalça kemiğine saplanıp kalmış mermiyi gördüğümde, fotoğraf çekerken o kişinin o an yaşadığı duyguları hissetmeye çalışmıştım. Türk ya da ANZAC olması neyi değiştirir. Sonuçta savaşı çıkaran değil, orada acılar içinde can veren birisine aitti. Başbakan demişti ki: “Seyit Onbaşıyı Seyit Onbaşı yapan imandır. Hadi inkâr etsinler bunu. Herhalde buna da laikliğe aykırı demezler…” Evet! Seyit Onbaşı ve Seyit Onbaşılar olmasaydı neler olurdu? Hiç düşündünüz mü?
- Ülke işgal edilirdi.
- Altın, bor vs. gibi yeraltı zenginlikleri işgal devletleri (İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya vs.) tarafından işletilirdi.
- Sanayi tesisleri yabancıların olurdu.
- Tütün piyasası, ilaç piyasası, otomobil piyasası hep yabancıların elinde olurdu.
- Haberleşme kurumu (diyelim TELEKOM) yabancıların elinde olurdu.
- ABD Ortadoğu’yu yönetmek için İstanbul’u merkez seçer, oraya konsolosluk adı altında dev bir yönetim binası yapardı.
“Bu gün zaten öyle. Neredeyse sadece toprağın tapusu bizde. Üzerinde ne varsa satıldı.” diyorsanız. O zaman soru şu: Kim sattı bu ülkenin değerlerini? Petkim’i, Telekom’u, Sümerbank’ı, Tekel’i kim “babalar gibi!” sattı? Seyit Onbaşıların canlarını siper edip durdurdukları ne kadar emperyalist ülke varsa; şimdi Türkiye’nin dört bir yanında cirit atıyorlar. En değerli sanayi tesisleri, para getiren her şey onlara satıldı. Satan kimler: Seyit Onbaşının imanı üzerinden siyaset yapanlar. Eski “Milli Görüş”çüler. Yeni “Babalar gibi satarım”cılar, ülkeyi “görücüye çıkarılan kız” diye tanımlayanlar… Hadi inkar etsinler bunu… Dün İngiltere’nin dünyada yaptıklarının, bugün bin beterini yapan ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesinde eş başkanlık yapan kim? Seyit Onbaşı’nın kemikleri sızlıyordur. Sızlatan kim? Laikliğe neyin aykırı olduğunu, neyin olmadığını başbakan mutlaka çok iyi biliyordur. Ancak siyaset derin… Cahil kitlelere bundan daha iyi gaz verilemez. Üstelik artık “Bu kış komünizm gelecek” palavraları da bitti… Neyse, hem yasalar, hem bana ayrılan yer bu kadarına izin veriyor… “Seyit Onbaşı, seyit! Ülkem işgal altında” diyeceğim ama bu sefer darbe çığırtkanlığı zannedilecek.
(Bu yazı Halkın Sesi gazetesinde yayınlanmıştır. 08 Nisan 2008, Zonguldak)