At avrat silah...
Türk kültürüne göre yiğitliğin, erliğin ve erkekliğin vazgeçilmeziymiş. Ne zaman? Bin yıl önce...
200 yıl öncesine kadar insanoğlunun yaşamı yüzyıllar içinde fazla değişmemiş. Yani 1000 yıl önceki ile 500 yıl önceki yaşam tarzı, kullanılan araç gereç neredeyse birbirinin aynısıdır. Evler, kap kacak, giysiler toprak, bitki ve ağaçlardan. Metal pek yok. Plastik henüz adı bile yok. Buhar gücü yok, motor yok, elektrik yok. Dedenin dedesi nasıl yaşadıysa sen de öyle yaşıyorsun.
Sonra Batı'da "Sanayi Devrimi" diye bir olay yaşanıyor. Buhar gücü keşfediliyor, lokomotif (tren), buharlı gemiler, petrol yakıtlı motorlar derken, son 200 yılda dünya bambaşka bir yere dünüşüyor. İnsanlar binlerce yıl sürdürdükleri yaşam tarzını değiştiriyor ya da değiştirmek zorunda kalıyor. Topraktan kopuş ve sanayi işçisine dönüşüm başlıyor.
Bu arada gelenekler, görenekler, örf adet; alışkanlıklar değişiyor.
Dönüşüme ayak uyduramayanlar bir şekilde sistem tarafından eleniyor. Bu bir köy içinde de böyle, bir ülkede de ve tüm ülkeler arasında da...
Türkiye, Cumhuriyeti kuran kadro ile aynı zamanda bir kültürel dönüşüm de yaşamış. Köy Enstitüleri bu kültür devriminin önemli ayaklarından biri olmuş. Devrimsel dönüşümlerin ömrü maalesef kısa sürmüş. Mustafa Kemal'in genç sayılacak yaşta ölümü, ardından 2. Büyük Paylaşım Savaşı (2. Dünya Savaşı dedikleri) derken biz henüz köylülükten kurtulamadan ABD'nin yeşil kuşak projesinin kurbanı olarak cahil bırakılmışız.
Köyde yaşı benden küçük olanların büyük çocuğunluğu, başta İstanbul olmak üzere başka şehirlerde yaşıyor. Altlarında otomobiller, ellerinde akıllı telefonlar,.. Başörtülü köylü kadınlar Facebook'tan canlı video yayını yapıyor.
Ama...
Ama binlerce yılın ilkel kültürü olduğu gibi devam ediyor: Silahlar patlıyor.
Burada paylaştığım video, 24 Ağustos 2018 tarihinde doğuduğum köyde çekildi. Yeğenimin kızının nişanından... Bir ara fotoğraf makinasını almak için arabaya gitmiştim. Dönüşte tepe bir yerde durup çektim. O sırada bir kaza kurşununun hedefi olabilirdim. Yaşları ne olursa olsun çocukluktan kurtulamayan insanlarımızın rastgele silah atışları beni çok rahatsız etti. Muhtardan anons yapmasını rica ettim. "Dinlemezler ki" dese de anons yapıldı. Fakat hiçbir etkisi olmadığı gibi silah sesleri daha da arttı. Ben oradan ayrıldım.
Az önce (30 Ağustos 2018, 19:30) Kanadalı arkadaşım Messenger'dan halimi hatırımı soran mesaj göndermişti. Biraz yazılı sohbet ettik. Akrabalarımızın bizleri depresyona soktuğu konusunda birleştik. Kendisi aslen Irlandalı. Çocukken ailesi Kanada'ya göçmüş ve halen Hamilton'da yaşıyor. Kardeşlerinden biri Londra'da yaşıyor. Dertlerimiz ve dert ettiklerimiz farklı olsa da sonuçta dertliyiz işte... Ne tuhaf, birbiriyle hiç alakası olmayan iki coğrafyada iki insan... Dertli insanlar da birbirini buluyor demek ki...